Kaygı normal bir duygudur. Bu, beynimizin strese tepki verme ve bizi ilerideki potansiyel tehlike konusunda uyarma şeklidir. KORONAVİRÜS Tedbirlerini gevşetmiş ülkelerde, COVİD-19 salgınının insan üzerinde KAYGIYA dayalı büyük bir TRAVMA yaşatmış olduğunu her gün yayınlanan görüntülü medya haberlerinde açıkça görmekteyiz.

Korkarız ki; Ülkemiz de de Küresel COVİD 19 salgınıyla mücadelede alınan önlemler, yavaş yavaş gevşetilip hayat normale dönmeye başladığında; salgının ortaya çıkardığı psikolojik etkilerin farkına varacak ve bu kez toplumda ve işyerlerimizde bununla ilgili sorunlar bizde konuşmaya başlayacağız.

Ülkemizin Saygın Üniversitelerinden olan ÜSKÜDAR Üniversitesi hocalarımızdan Sn. Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından 6238 Kişi üzerinden yapılmış bir araştırmada;

Ülkemiz insanın;

  • %35-40’ ın KORONAVİRÜS vakasından KAYGI DUYMADIĞI,
  • Buna karşın, % 50 – %60 arasında ki insanımızın, “ ÇOK KORTUĞU” görülmektedir.
  • “ HİÇ KORMUYORUM “ diyenlerin sayısını ise % 10-%11 dir.

Muhtemelen bu korku normalleşmeye geçtikçe azalacaktır

Evet, KORONAVİRÜSDEN öncede, ve KORONAVİRÜSE bağlı olmaksızın, Normal zaman içerisinde de insanlar kendilerini zaman zaman endişeli hissedebiliyor. Örneğin, iş yerinde bir sorunla karşılaştığınızda veya önemli bir karar vermeden önce endişelenmemiz gibi.

Diğer yandan, yaradılış itibariyle insanoğlunun yapı olarak farklı olması nedeniyle, bu kaygı ve korkunun saldırgan bir hale dönüşmesi de olasıdır. ( Örneğin; Evin içerisine KORONAVİROS mikrobu girebilir diye balkonunu, penceresini açmak istemeyen, dışarıya hiç çıkmayana, çıkmak zorunda olduğu zaman, korunaklı kıyafetler giyen insanlarımız olduğunu yakınlarımızdan ve sosyal medya üzerinden duymakta, şahit olmaktayız)

Öyle insanlarımız vardır ki, nerede ise 60 Dakikalık zamanın 50 dakikasını KAYGI ve KORKU içerisinde geçirmektedirler. KORONAVİRÜS bu tür insanlarımızı daha duyarlı hale getirmiştir.

Eğer, sinir sistemimizi yeniden dengeleyebilirsek, hayatın zorlukları baş gösterdiğinde her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başlamamız mümkün olacaktır. İşin sırrı zamanla sinir sisteminde birikmiş stresleri ve gerginlikleri çözmekte yatmaktadır. Sinir sisteminde birikmiş stres ve gerginliklerin çözülmesi de zihnin üzüntüler, endişeler ve korkulardan kurtulmasını sağlar. Doğal olarak korku ve endişe gibi olumsuz duygular kaybolduğunda yaşam daha tatmin edici bir hale gelir ve bedenimiz de sağlığına kavuşmaya başlar

Bu çalışmamızda, KORONAVİRÜS nedeniyle tetiklenerek büyüyen KAYGI, PANİK ve KORKU şeklinde ortaya çıkabilecek hususlara değinecek, bu konuda gerek WHO ve gerekse ülkemiz bilim adamlarının araştırma ve yayınlarında TEHLİKE olarak nitelendirdikleri ve adına ANKİSİYETE dedikleri sorunları ele almaya çalışacağız.

Bir İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olarak Amacımız ülkemizde OSGB Yetkisi almış olan Firmalarımızın bu konunun önlenmesi adına başarı sağlayabilmeleri için SAĞLIK ALT YAPILARINI nasıl kuvvetlendirmeleri gerektiğine elimizden geldiğince ışık tutmaktır.

  1. ANKİSİYETE NEDİR ? ANKİSİYEDE BELİRTİLERİ NELERDİR ?

ANKSİYETE, kaygı üzerinden gelecekteki olaylar hakkında bir endişe ve korku güncel olaylara bir tepkidir. ANKSİYETE bozukluklarının nedeni genetik ve çevresel faktörlerin birleşimidir. ANKSİYETE bozukluğu yetişkin bireylerin veya çocukların kendini endişeli, kuruntulu, evhamlı, vesveseli, korku içerisinde, huzursuz veya kaygılı hissetmesidir. Bu rahatsızlığa sahip kişilerin gündelik hayatı olumsuz yönde etkilenmektedir.

Evet, Her insan korkar. Korku, bizi tehlikeli durumlara karşı uyaran anlamlı ve önemli bir reaksiyondur. ANKİSİYETE’ de (Panik bozukluğu) ise, kişinin özel hayatıyla iş hayatını fazlasıyla olumsuz etkileyebilecek, ciddiye alınması gereken bir hastalık söz konusudur.Buna göre panik bozukluk yaşayan kişilerde, korku nöbeti geçirdiklerinde ÖRNEĞİN;

  • GÖĞÜS AĞRILARI,
  • TİTREME,
  • HAVA ALAMAMA,
  • BAŞ DÖNMESİ,
  • MİDE BULANTISI,
  • TERLEME VEYA SICAK BASMASI GÖRÜLÜR.

Bu kişiler kendi kontrollerini kaybedecekleri, delirecekleri veya ölecekleri korkusu yaşarlar. Bedensel rahatsızlıklar yüzünden birçokları bir hekime veya bir acil servise giderler. Nöbetleri tetikleyen bedensel bir neden ise tespit edilememektedir.

Bir kişide bir aylık bir süre içinde birden fazla panik atak görülürse, bir panik bozukluktan söz edilebilir. ANKSİYETE Bozuklukları Birçok Psikolojik Sıkıntıyı İçerir: Bunları aşağıdaki başlıklar altında toplayabilmekteyiz.

  • Panik bozukluğu ve agorafobi*
  • Yaygın ANKSİYETE bozukluğu
  • Sosyal fobi
  • OBSESİF KOMPULSİF Bozukluk **(OKB)
  • POSTTRAVMATİK stres Bozukluğu ***(PTSB)
  • Takıntı hastalığı

Bulaşıcı bir hastalık salgını sırasındaki stres bazen aşağıdakilere neden olabilir:

  • Uyku veya yeme düzenindeki değişiklikler.
  • Uyumakta veya konsantre olmakta zorluk.
  • Kronik sağlık sorunlarının kötüleşmesi.
  • Ruh sağlığı koşullarının kötüleşmesi.
  • Tütün ve / veya alkol ve diğer maddelerin artan kullanımı.
  1. ANKİSİYETE İLE MÜCADELEDE TRANSANDALTAL MEDİTASYON UYGULAMASI

Yaratılış yapımız (Doğamız) bünyemiz dışından gelecek dış tehditlere karşı içgüdüsel olarak “ SAVAŞ” ya da” KAÇ” Tepkisi vermemizi sağlamaktadır. Ancak; Eğer bedenimiz bir denge içerisinde değilse, sinyalleri yanlış algılayarak” “SAVAŞ” ya da “ KAÇ” tepkisinin sıkça yanlış sinyallerle harekete geçirilmesine neden olabilmektedir.

Doğal olarak sinir sistemimizi güçlendirmek için öncelikli olarak Tıbbi Tedavi yoluna başvurulmalıdır. Bununla beraber, eğer, içinde bulunulan bu durumu, Transandantal Meditasyon (TM) ile dengeleyebilirsek, hayatın zorlukları baş gösterdiğinde her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başlarız. İşin sırrı zamanla sinir sisteminde birikmiş stresleri ve gerginlikleri çözmekte yatmaktadır.

Sinir sisteminde birikmiş stres ve gerginliklerin çözülmesi zihnin üzüntüler, endişeler ve korkulardan kurtulmasını sağlar. Doğal olarak korku ve endişe gibi olumsuz duygular kaybolduğunda yaşam daha tatmin edici bir hale gelir ve bedenimiz de sağlığına kavuşmaya başlar.

Türkçesi “ Derin Düşünme” olan “Transandantal Meditasyon” genel olarak ANKSİYETENİN bütün farklı türlerinde sonuç verir. Hatta ANKSİYETE tedavisi görenler ek olarak TM uyguladığında kişiler tedaviye daha iyi cevap verir ve kullandıkları ilaçlar zamanla azalır.”

TRANSANDALTAL MEDİTASYON ( TM ) NASIL ÇALIŞIR-NASIL ÖĞRENİLİR?

Transandantal Meditasyon sinir sisteminin özel bir dinlenme niteliğine erişmesini sağlamaktadır. Bu özel dinlenme diğer sıradan dinlenme ve gevşeme türlerinden farklıdır. Hatta bazı yönlerden uykudan daha derindir de diyebiliriz. TM sayesinde erişilen bu düzeyde beynin ön kısmı zihin ve duygular arasındaki uyumu sağlar ve hayatı bir kez daha bütünlüğü içinde görme imkânı verir.

Transandantal Meditasyon kolay ve çabasızdır. Bir beceri geliştirmesi gerekmez. Herhangi bir yeteneğe de ihtiyacı bulunmamaktadır. Bu sadece insanın içinde zaten var olan bedensel bir onarıcı tepkinin gerçekleşmesi için gerekli koşulların yaratılması meselesidir. TM diğer meditasyon türlerinden çok farklıdır. www.detammobilsaglik.com adresinden alabileceğiniz her birinde yeni bir fikir ve tekniğe yer verilen 5 bölümden oluşan eğitimler sonucunda, MT Tekniğine sahip olacaksınız. Bunlar öğrenilmesi kolay tekniklerdir ve stresinizi azaltmanıza yardımcı olmak, alacağınız 3 günlük eğitimin sonucunda, her gün sadece birkaç dakika ayırarak bu teknikleri uygulayabilirsiniz.

Transandantal Meditasyon ( TM ) Nasıl Öğrenilir?

Transandantal Meditasyonun öğrenilmesi ve uygulaması kolaydır; %100 doğal ve etkili TM tekniğini çocuklar ve hamileler de rahatça uygulayabilirler. 10 yaşından küçükler için özel bir eğitim şekli vardır.

TM zihnin kendiliğinden ve çabasız bir şekilde sakinleşmesine izin verir. TM zihni belirli bir şekilde kontrol etmeye ya da eğitmeye yönelik değildir.

Bu yöntem;

  • Şimdiyi yaşamak üzere bir zorlama değildir,
  • Bir tutum, inanç veya değerleri değiştirmeyi gerektirmez.
  • Bu yöntem olumlu veya iyi niyetli düşünmeye çalışmak da değildir.

TM ‘ de, Zihin kendiliğinden daha sessiz düzeylere doğru çekilir çünkü bu düzeyler daha fazla mutluluk vericidir. Buna bir örnek göstermek istersek: zihnimiz en sevdiğiniz şarkıya bilinçli bir çaba olmadan çekilir. TM sırasında zihnin bu doğal sakinleşmesi çabasız ve kendiliğinden olur.

Yetkili bir kurumdan Alınacak Temel eğitimden sonraki 3 gün (her gün yaklaşık 1.5 saat) lük ilk dersin sonunda bile kendi başınıza evinizde etkili bir şekilde MEDİTASYON yapmanız mümkün olacaktır. Bu hususta www.detam.com.tr adresinden DETAM EVDE VE İŞYERİNDE SAĞLIK KURUMU Size ve kurumunuza her türlü desteği sağlayacaktır.

  1. ANKİSİYETE İLE MÜCADELEDE İSG PROFESYONELLERİNİN DEVREYE SOKULMASI

Transandantal Meditasyon” uygulamasında İSG Profesyonellerine mutlaka devreye sokulmalı, Yetkili merci bir an önce PROAKTİF davranarak, çok hızlı bir şekilde tedbirler almalı ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasında “”Transandantal Meditasyon” uygulaması için güçlü OSGB yapısının oluşmasının yolunu açacak değişiklikler yapılmalıdır.

Çünkü Çalışma hayatında İnsan Sağlığı ve Güvenliğinin sağlanmasında önemli bir yer tutan İş Sağlığı ve Güvenliği Kuruluşları ( OSGB) işlevsellikleri nedeniyle çok geniş bir insan topluluğu ve işletmeler ile iç içe bulunmakta, milyonlara ulaşan insanımızın bir arada toplu olarak bulunduğu ortamlarda hizmet yürütmektedirler.

OSGB’ LER ile ilgili olarak 6331 Sayılı Mevzuatta yapılacak düzenlemeler içerisinde aşağıdaki hususlar yer almalıdır.

  1. Öncelikle Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin ( OSGB ) Kuruluş alt yapıları kuvvetlendirilmelidir.
  2. OSGB’ LER için getirilmiş olan İl sınırı kısıtlaması kaldırılmalı, Türkiye çapında yetkilendirilmelidir.
  3. OSGB’ LERE Yapı Denetim Kurumlarında olduğu gibi, işyeri faaliyeti ile birlikte görevlendirme yöntemi uygulanmalıdır.
  4. Tehlikeli ve Çok Tehlikeli İşyerleri için eskiden olduğu gibi, KURMA ve İŞLETME Ruhsatname şartları getirilmelidir.
  5. İSG Uzmanları içerisinde EĞİTMENLİK yapacak olan Uzmanlar Pedagojik Formasyon almalıdır.
  6. İSG Uzmanları arasındaki C,B ve A, Sertifikasyon Sınıf atlaması kıdem esasıyla oluşmalıdır,
  7. Transandantal Meditasyon Eğitimleri TÜRAK Akreditasyonuna tabi tutulmalıdır.
  8. Kadroları içerisinde PSİKOLOG, DİYETİSYEN ve SOSYAL UZMANLARA yer verilmelidir.

Unutulmamalıdır ki, “Stresle sağlıklı bir şekilde başa çıkmak, değer verdiğimiz insanları, toplumunuzu, Kurum ve Kuruluşlarımızı daha güçlü hale getirecektir.”

Dr. İbrahim OĞUR

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı

  1. Baş İş Müfettişi

DİPNOT:

* „Agorafobi“ (eski yunanca) teriminin tercümesi „alan korkusu “dur. Mağdur kişi, evi terk etmekten, kamuya açık yerlerde bulunmaktan, alışveriş merkezlerine veya dükkanlara girmekten, kalabalık içerisinde, sinemalarda veya dar ve kapalı odalarda bulunmaktan, ya da trenle, otobüsle veya uçakla seyahat etmekten korkar

** “Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)”, obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal hastalıktır. Takıntılı düşüncelerin günlük yaşamımızı etkileyecek, günlük aktivitelerimizi kısıtlayacak düzeye gelmesi durumunda OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) adı verilen bir ruhsal hastalık akla gelmelidir.

*** “osttravmatik stres bozukluğu” travma yaratan bir olayın yaşanmasından sonra, o olayın günlük yaşamda veya rüyada tekrar yaşanması, o olayı hatırlatan durumlardan kaçınmaya yol açan bir aşırı uyarılmışlık, kaygı ve kolayca irkilmeyi içeren bir kaygı bozukluğudur

YARARLANILAN KAYNAKLAR

  1. Dr. Norman Rosenthal (Klinik Psikoloji, Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nün (NIMH) eski Kıdemli Araştırmacısı, “Düşünceyi Aşmak-Transcendence” kitabının yazarı)
  2. https://www.psychenet.de/tr/ruhsal-saglik/bilgiler/agorafobili Nina Weymann (Psikolojik psikoterapist), Dr. Sarah Liebherz (Psikolojik psikoterapist;
  3. Memorial Bahçelievler Psikiyatri Bölümü Prof. Dr. Ercan Abay,
  4. Ayşe Tepeltepe İltar (2010). “Post Travmatik Stres Bozukluğu”. AktüelPsikoloji. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2020.)
  5. https://tr.tm.org/anksiyete?leadsource;
  6. Dr. Nevzat Tarhan; ÜSKÜDAR Üniversitesi/ISTANBUL